23 Şubat 2010 Salı

KAHVEHANE-KAHVE

Şark Kahvesi'nden bahsedince kahve konusuna girmek gerekir dedim.
Peçevi'nin "Keyf erbabının keyiflerini artırır, cana can katar."diye övdüğü kahve benim de gözdemdir.Kahvenin kendisi kadar içildiği mekan da önemli.Kahvehane,kahve dükkanı işte...
Nezihlik,modernlik göstergesi olsun diye "cafe" denmesini komik buluyorum.Daha ötesi gurur kırıcı. Bizim kahve kültürümüz Avrupalılardan 115 yıl daha eski. Kahve ülkemize 1543'de girdi,1555'te İstanbul'da ilk kahvehaneler açıldı.Avrupa'da ise 1653'te Fransa'dan girmiş, içmeye başlamaları Paris elçimiz Süleyman Ağa sayesinde birkaç yıl sonra olmuş. Avusturyalılar da Viyana elçimiz Mehmet Ağa sayesinde tanımışlar...
İstanbul'da yüzlerce (Osmanlı İstanbulu nun nüfusu şimdikinin 1/7 i kadardı!) kahvehane sadece kahve içilen değil,geleneği göreneği olan, hayalcilerin,Pişekar ile Kavukluların, meddahların, ozanların icra-ı sanat eyledikleri sosyal toplanma mekanlarıydı.
Yukarıda verdiğim bilgileri Salah Birsel'in "Kahveler Kitabı"adlı eserinden aldım.Bilgileri ilginç, dili kahve kadar lezzetli bir kitap .
Evliya Çelebi 1630'da İstanbul'da 55 kahve saymış. dükkanlar binleri bulmuş. Bu mesleği ilk yapan kişinin yani kahvecilerin pirinin Şeyh Şazeli hazretleri olduğunu yazmış(Her mesleğin bir piri varmış)Kemerini Veysel Karani bağlamış.
Kahvehanelerin zamanla değişmesi doğaldır.Eskinin aynı zamanda berber dükkanı olan kahvelerini aramak abes olur. Ama herkesin gidebildiği kahvelerin çoğu "cafe" diye adlandırılmış.Onlara gidip oturmayı istemiyor canım...
Kitaptan tam bir alıntı:
"xıx.yy.da İstanbul'da kahve 20 paraya içilir.Kırk para verenler ise çokça saygı görür.Ama bu saygı kimseden esirgenmez.Denilebilir ki,Türkler kadar insansever, Türkler kadar demokrat ruhlu insan azdır şu yeryüzünde.Theophile Gautier yırtık pırtık giysili serserilerin kahvede şıkırdım giysili kişilerin yanına gelip peykelere kurulduğunu görünce çok şaşırmıştır.Hele kendi altın işlemeli kollarını yanındakinin yağlı,pis kolundan kaçırmayan insanların tutumu onu iyiden iyiye büyülemiştir.Gautier, Türklerin yabancılara gösterdiği saygı üzerinde de durur.Ona göre ,Paris'teki cakası bol kahvelerden gidecek olan bir Türk orada alaylı taşlamalar,kaba davranışlarla karşılanır.Oysa Türk kahvelerinde yabancılara terbiye dışı hiçbir davranışta bulunulmaz."
Hoş değil mi? Yazıyı bir zamanların Kahvehane duvarlarında en çok görülen levha ile bitireyim.
"Gönül ne kahve ister ,ne kahvehane
Gönül ahbap ister , kahve bahane "

2 yorum: