17 Ekim 2010 Pazar

BİZANS İMPARATORLUĞU DEĞİL DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU OLACAK

Öncelikle Bizans İmparatorluğu adından bahsedelim. Olsa bir zaman makinesi ,gitsek ol zamanlara ,adamlara Bizans İmparatorluğu desek garip bakışlarla süzerlerdi bizi çünkü ora vatandaşlarının kendilerinin Bizans İmparatorluğuna dahil olduklarından haberleri yoktu. Bu ad 19.yy.da sayın tarihçilerin verdiği bir isimdir bu devlete..Anlaştık mı? Zaman makinesinin ilk talihlilerinden olup da o çağı seçecekseniz bu noktaya dikkat edeceksiniz. Durduk yere negatif davranışlara maruz kalmayasınız diye diyorum.Yoksa bacak sizin ,istediğiniz gibi asılın!
Şimdi kendilerinin Doğu Roma İmparatorluğu'nu kurduklarını düşünen ama tarihçilerin herhalde daha uygun görüp adını değiştirdikleri tek ülke(?) ile ilgili neler diyebiliriz bakalım... Burada durup özür dileyeyim peşinen. Üniversitede okurken hem hocaların hem kitaplarımızın uzuuuuun cümleleri bizi epey zorlamıştı başta. Ama insan nelere alışmıyor ki! Sonuç olarak akademik kariyer yapılmadı tarafımdan ,çabuk pes ettim ama konu tarih ve sanatsa elimde değil uzun cümleler kurmamak.
Akademisyenler kadar yapmam belki ama siz pes etmeyin sonunu getirin varsa uzun cümlenin olur mu? ''Artık üniversitede değilim ,buna katlanmak zorunda değilim.'' diyenlere saygım var. Onlar okumayı şu an kessinler lütfen. Çünkü ben yazarken eğleniyorsam okuyanlar da eğlenmeli... Eğlenemiyorsanız çıkınız lütfen. Bakınız nezaketim 3. lütfene uzanmıyor...
Doğu Roma İmp. nu Roma İmp.u ile karıştırmayalım.Gerçi Roma İmp.u mitoz bölünme ile çoğalmıştır kabul ama Doğu Roma kendine has bir üslup yaratmıştır. Hem devlet yönetimi hem sanat hem sosyal hem din açısından. İkizi Batı İmp.u başka bir alem, konumuz İstanbul olduğu için birebir ilgilenmiyorum.
Tamam Doğu Roma İmp. , Roma İmp.'ndan doğmuştur. Ama doğum günü ile ilgili kesin bir tarih verilemiyor. Bizim büyüklerimiz ''Yok hasat zamanı ,yok ilk kar düştüğünde ,işte yoncalar çıktığında derdi annem ''diye en azından mevsim belirlerlerdi ama söz konusu Doğu Roma olunca kazın ayağı başka şekil. Tarihçiler şöyle ayrılıyorlar: Roma imparatoru Büyük Konstantin,Konstantinopolis'i 2.Başkent -330-yaptığı zaman diyenler. Hayır efendim ,asıl sonradan Roma İmp., I.Theodosius ülkeyi 2 oğlu arasında paylaştırdığı zaman-395- (hepimize babamızdan birşeyler kalacak ama Tanrı aşkına iki imp.luk verdi çocuklarına Theo) diyenler. Ve başkaları... Aklıma gelmiyor ama başka iddialar da var yeminle!
Göbek bağı ne zaman kesilmişse kesilmiş şurası kesindir ki bizim Bizans diye bildiğimiz Doğu Roma İmp.u Devleti kendini Roma İmp.u'nun asıl devamı olarak görmüş, vatandaşları da kendilerini Romaioi (Romalılar) olarak adlandırmışlardır, yani Rumlar. Roma İmp.undan farkları (en azından başlangıçta) Hristiyan olmalarıdır. Konstantinopolis dini törenle açılışı yapılan ilk şehir yanılmıyorsam. Konstantin'in Hristiyan olup olmadığına dair farklı görüşler olmasına rağmen dindar bir validesi olduğu biliniyor. Konstantin onun etkisi bir tarafa daha çok siyasi birtakım sebepler yüzünden Hristiyanlık’a önem vermiş ve bu yeni dini biçimlendirmek için uğraşmıştır. Of, tamam artık Bizans diyeceğim! Bizans'ın kardeşi Batı Roma'dan ve annesi Roma İmp.u'ndan bir farkı da 6.YY.da Yunanca'ya geçmesidir. Kardeşi, ana devlet gibi Latince'de sebat etmiştir.
Bizans topraklarındaki insanların hepsi tabii ki Romalı değildi. Adamlar aldıkları yerlerin halkını tamamen katledip ne yapacaklardı ? Anadolu'daki yerli halk grupları ile bir sentez oluşmuştur.(Hangimiz %100 safım diyebilir? Kanımızda o sentez halktan al ve de akyuvarlar dolanıyor. Ayrıca Orta Asya'dan gelirken durakladığımız, ülke kurup yıktığımız yerlerdeki tüm ahalilerden. Rahatça dünya vatandaşıyım diyebiliriz. Bakınız Kızılderililerle de akrabaymışız! Atilla sayesinde Avrupalılarla da...) Kardeş Batı Roma 395 yılında doğduktan sonra çok ömür sürmemiş yok olup gitmiş. Diğer Avrupa ülkeleri Roma İmp.u gibi bir güç elde etmek için zaman zaman uğraşmış fakat asla o kadar büyük bir birlik oluşturamamış:)
Bizans'a gelince, Doğu Avrupa'nın uç kapısı olarak özellikle 330-565 yılları arasında geri kalmış Avrupa'nın ağzının sularını akıtan ama asla yaklaşamadıkları, Dünya'nın en önemli ve zengin, kültür ve sanat merkezi olmuş.Tabii en dikkate değer yeri de Konstantinopolis,yani güzeller güzeli İstanbul ...Eh bu büyüklüğün bedeli de geniş toprakları layığınca yönetememek, sonradan Osmanlı'nın başına da geldiği gibi pastadan pay almak isteyenlerle uğraşmak olmuş. Hele Konstantinopolis bir sürü kuşatmayı atlatmak zorunda kalmış. Ama Konstantinopolis ,Bizans gücünü yitirmeye başladığı zaman bile bugün değerini bilemediğimiz harika surları ve stratejik konumunun avantajları sayesinde kurtarmış kendini. Sadece kuşatmalar değil, neredeyse yüzyılda bir sarsan depremler, yangınlar , iç ayaklanmalar, (ki en büyükleri olan “Nika” isyanında 2. Ayasofya yanmıştı -evet 2. ,bugünkü 3. binadır-Justinianus Karısı Theodora'nın ayak diremesi sayesinde korkusunu yenip kaçmak yerine isyanı bastırmış ve galiba 30bin kadar isyancıyı(?) Hipodromda katletmiştir.), veba Konstantinopolis'i uğraştırmıştır.Ama hepsinden kurtulmuştur.
Hem Bizans hem Konstantinopolis açısından ilk büyük darbe Avrupa'nın açgözlülüğünden kaynaklanmıştır. Adamlar güya kutsal toprakları almak ama aslında doğunun zenginliklerini ele geçirmek için çıkıp durdukları bilmem kaçıncı Haçlı Seferinde topraklarından geçmelerine izin verip duran Bizans'a kazık atıp Konstantinopolis'i kuşatmışlar-1204-. İşgal etmeyi başarıp günlerce yağmalamışlar. Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden zengin olma peşindeki çapulcu karma Haçlı ordusu güya dini sebeplerle çıktıkları seferin yarı yolunda Hristiyan Konstantinapolis'in ve dünyanın en büyük kilisesine saygısızca dalıp kapısındaki gümüşü eritmiş, kutsal ayin eşyalarını, kumaşlarını bile çalmış. Hipodrom'u süsleyen koca sanat eserleri bile ellerinden kurtulamamış.(Bu eserlerden beyaz mermerden 4'lü at heykelini bugün yanılmıyorsam Venedikte- Hipodrom kadar tarihi olmayan-tarihi bir binanın tepesinde görebilirsiniz.Dojlar Sarayı diyesim geliyor(?) Yağmalama ve halka eziyet bir tarafa yangın çıkarmışlar ve Konstantinopolis'in yarısından çoğunu viraneye çevirmişler. Bu da yetmemiş 1261'e kadar 57 yıl işgal etmişlerdir. Tarihe “Latin İstilası” diye geçen bu kesinti dönemi Bizanslılar toparlanıp geri aldıklarında bitmiş ama işgal öncesi bugünün süper devletleri gibi güçlü ,gelişmiş bir ülke olan Bizans işgal sonrasında artık küçük bir devletti. Siyasi gücü zayıflamış olmasına rağmen ilginçtir Bizans girdiği bu yeni dönemde daha üstün bir sanat sergilemiştir. Mihrap yerindeymiş yani…
Sonuç olarak biz Türklerin aldığı Bizans surlarının gücü yüzünden anneannemin deyimi ile “leşini sürükleyen” bir devletçikti. O surlar ki bizi bile uğraştırdı. Belki de o yüzdendir ki dünyanın en önemli tarihi eserlerinden biri surları Cumhuriyetimizde dahi toparlayamıyoruz. Avrupalı, Hrıstiyan kardeşlerinin Latinlerin istilasına uğramasına ses çıkarmadı ama (bu size bir şey hatırlatıyor mu?) Türklerin zamana uygun olarak stratejik önemi olan ,Avrupa'ya açılmasını kolaylaştıracak bir yeri almasına bayağı bozulmuştu. Eh homurdanmakta haklıydılar tabii ama güçleri yetmiyordu.Tabii kurt kocayınca köpeklerin oyuncağı olur misali güçleri yetmeye başladıktan itibaren bizimle oynamaya başladılar.Hatta İstanbul'u işgal etmeyi de becerdiler. Ama son sözü biz söyledik.’’Geldikleri gibi gittiler’’, çok şükür. Ben Bizans'ın doğum günü olarak 395'i -ki bazıları daha ileri tarihler de verir- benimsediğim için Konstantinopolis 1058 yıl yaşadı diyeceğim. Bizans olarak ,yanlışlık olmasın, Yunanlı değil Roma devamı olarak! İstanbul şimdilik 553 yaşında. Köy,kasaba,şehir neyse ilk yerleşimden beridir bu şehrin yaşı en az 5000'dir.Bu yazı Bizans ağırlıklı oldu. Osmanlı'ya da sıra gelecek. Buraya kadar okudunuz tebrik ederim :)
Tekrar okumadan yazıyı sayfama geçeceğim. Sürç-ü lisan ettiysem affola... (2006)