11 Şubat 2012 Cumartesi

BEYAZIT MEYDANI

BEYAZIT MEYDANI
Geçmiş zaman bir ara arkadaşlarıma Sultanahmet gezisi vaad ettim. Zamanı konuşmadık, uygun olduğunuzda haber verin dedim.Hadi gidelim dediklerinde alel acele kitapları tarayıp Beyazıt ile ilgili birkaç bilgi toparladım.Beyazıt’la başlayalım bana değişiklik olur dedim.Sanırım Murat Belge’nin İstanbul Rehberi, Salah Birsel’in Kahvehaneler ve Reşat Ekrem Koçu’nun Tarihte İstanbul Esnafı ve Topkapı Sarayı kitaplarına göz attım.Edmond de Amicis’in İstanbul’undan da bir şeyler aldım.
Eğer yolunuz Beyazıt’a düşerse,hani sade gezmek için …Bu bilgiler gezinize keyif katar. Çünkü eskaza oralarda bir arkadaşımla dolansam, dağarcığımdaki bir iki bilgi kırıntısını paylaşsam hoşuna gittiğini, etrafına daha farklı baktığını fark ettim.
BOĞA MEYDANI Beyazıt, eski İstanbul’un 7 tepesinden biridir.Beyazıt Meydanı , Bizans döneminde de meydandı. Forum Tauri ,yani Boğa Meydanı. Bir adı da Teodosius Forumu. Konstantiniyye’nin en büyük meydanıymış. Bizans meydanlarının ortasında bir anıt dikili olurdu. Boğa Meydanı’nın ortasında da İmp.Theodosius’un bir heykeli varmış. Bu anıt 1505’te yıkılmış. Caddede göreceğiniz mermer yapı parçaları bir zamanların Boğa Meydanı’ndan kalmadır.
ŞİFALI DUT AĞAÇLARI Osmanlı döneminde 18. yy.’da meydanda 40 kadar dut ağacı varmış. 3-4 yaşın geldiği halde konuşamayan, dili bağlı çocuklara, korkudan dilleri tutulmuş hastalara,kekemelere şifa niyetine bu dutlardan yedirilirmiş.Meydana gittiğinizde hayal edin ,etrafta güzel dut ağaçları var. Dut mevsiminde çarşı çıraklarından 15-16 yaşlarında 40 hafız oğlan dutçu seçilmiş.Her sabah Sultan Beyazıt Veli Hamamı’nda yıkanıp sabah namazından sonra meydana geliyorlar. Kolları sıvalı, çıplak ayağa takunya giyip ilahiler okuyarak meydanı 3 kere dönüyorlar.Sonra ağaçlara çıkıp yere serilmiş temiz çarşaflara dalları silkeliyorlar. Her çocuk kendi silktiği dutları “Sultan Beyazıt Veli’nin ruhu için.” deyip gümüş kepçelerle halka dağıtıyor. Yeğenlerim de geç konuştular. Bu tür boş inançlara itibar etmeyen ben,hala dut dağıtılıyor olsa koşup medet umacaktım, biliyorum. Hoca’nın “Ya tutarsa!” hesabı…
ESKİ SARAY Ben gururla İstanbul Üniversiteli’yim derim. Bütün üniversiteler değerlidir.Ama üniversite denince akla hemen İ.Ü.’nin Beyazıt Meydanı’na açılan ünlü kapısı gelmez mi? Osmanlı döneminde açılan Darülfünun Türkiye Cumhuriyeti’nin en eski üniversitesidir. O kapının açıldığı kampus bahçesi bir zamanlar İstanbul’daki ilk saray binasına ev sahipliği etti.
Fatih İstanbul’u fethettiğinde eline bir zamanların en güzel, en zengin şehri geçmedi.Olsa olsa gölgesi… Konstantinopolis 1204’teki Latin istilasından sonra asla eski muhteşem havasını bulamamıştır. Fatih şehri aldığında şimdi üniversitenin olduğu yere Osmanlı başkentinin sarayını yaptırmaya başlamış.Ama sonra fikrini değiştirip şimdiki Topkapı Sarayı’nın olduğu yerde karar kılmış. Daha yapımı bitmeden “Eski Saray” diye anılmaya başlanan bina ise daha çok padişahların gözden düşmüş eşlerinin oturduğu bir yer olmuş.
Ali ve Fuat Paşaların konakları da üniversite bahçesine yakınmış. Ali Paşa’nın konağının İbrahim Paşa’nınkinden sonra yapılan en görkemli konak olduğu söylenir.İbrahim Paşa şu diziden sonra ünlenen(!) Pargalı İbrahim Paşa. Ali ve Fuat Paşaların konakları artık yok maalesef.Ama İbrahim Paşa Sarayı Hipodromda halen mevcut. Sultanahmet Camii’nin karşısında “İslam Eserleri Müzesi” olarak hizmet veriyor.Gezmekten keyif alacağınız bir müzedir,tavsiye ederim.
BEYAZIT CAMİİ Meydana dönersek , Beyazıt Camii’nden bahsetmeden geçmek yanlış olur. İstanbul’un fethi Osmanlı’ya imparatorluk statüsünü kazandırdı. Harap halde de olsa Roma ve Bizans İmparatorluklarının başkenti olmuş şehri tekrar imar ederken yeni imparatorluğun prestiji düşünüldü.Fatih öncesi Osmanlı camileri güzeldi ama imparatorluk için anıtsallık gerekliydi. Camiinin banisi (yaptıranı) Fatih’in oğlu II. Beyazıt . Ayasofya model alınarak yapılan yapı merkezi planlı.Semavi Eyice , mimarı Yakupşah bin Sultanşah diyor. Orta kapı, kubbe ve mihraptaki yazılar Hattat Şeyh Hamdullah’a ait. Camiinin medresesi Hat Sanatı Müzesi olarak kullanılmakta.Sıbyan Mektebi şehirde türünün ilk örneği.
BEAZIT TÜRBESİ Küfeki taşından sekizgen bir yapı .İçinde II.Beyazıt, kızı Selçuk Hatun ve Tanzimat veziri Büyük Reşit Paşa yatıyor. II.Beyazıt mezarının Eyüp’te olmasını istemiş ama oğlu Yavuz kulak asmamış!
ÇINARALTI KAHVESİ Bu açık hava kahvesi kurulduğundan bu yana İstanbul Üniversitesi öğrenci ve hocalarının uğrak yeri olmuştur. Burada en az 250 yıllık bir kestane ağacı ve 450 yıllık bir çınar ağacı altında oturur çayınızı içersiniz.Çınarın altında bir zamanlar 16.yy. divan şairlerinden Zati’nin küçük bir dükkanı varmış. Balıkesir doğumlu,çizmecilik yapmış bu zat II.Beyazıt,Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman devirlerinde devlet büyüklerine yazdığı kasidelerle geçinirmiş.Buranın gediklilerinden biri şair Baki imiş.Yanında Beyazıt Kütüphanesi var. Asırlık ağaçların altında, Baki’nin oturup kahve içtiği,sohbet ettiği yerde dinlenip Sahaflara geçin oradan Kapalıçarşı’ya geçin. Kapalıçarşı için ayrı bir yazı lazım.
BEYAZIT SAHAFLAR ÇARŞISI Sahaflar önceden Kapalıçarşı içindeymiş. Orada iken “Hakkaklar Çarşısı” denirmiş. Burada Mesahif-i Şerifler (Kur’an nüshaları),el yazması çok değerli ve nadir nefis kitaplar satılırmış.Şimdiki hali içler acısı.Bilumum sınav kitaplarını bulacağınız gayet sıradan tarihi kimliğini çaktırmayan bir yer artık.Bu çarşıyı ayrıca ele alacağım.
Meydana bir havuz yapmışlar.Tramvay etrafında dolanıyormuş.Menderes zamanında tekrar imar edilmiş.
Bütün karmaşıklığına,kalabalığına rağmen Beyazıt harika bir yerdir.Henüz bir öğrenci iken ilk yılımda nefret ettiğim, kalabalığından ürktüğüm bir yer.Yere bakarak yürüme huyumu yerdeki bilumum sıvıları görüp terk ettiğim, 2. sınıfta hayranı olduğum bir yer. Her çeşit insanın dolandığı, her köşesi tarihin parçası olan özel bir yer.İyi gezmeler. (2012)